Ken Loach’tan Film Yapımı Hakkında 10 Ders
Çok az film yapımcısı sosyal konulara Ken Loach gibi canlı bir biçimde hayat veriyor. ‘Özgürlük Rüzgarı’, ‘Ülke ve Özgürlük’ gibi aile, aşk ve iç savaşı konu alan büyük tarihsel dramaları yönetirken de Riff-Raff, Ekmek ve Güller gibi işçi sınıfını konu alan karakter-odaklı filmleri detaylandırırken de Ken Loach, zaman ve yer farketmeden herkesin hayatına dokunan evrensel hikayeleri işleyen bir usta.
Loach’un tarihteki bir parçayı ele alıp başarılı bir şekilde işlemesinden çıkarılacak çok ders var. Bir film yapımcısı/yönetmen olarak Ken Loach farklı bir çalışma biçimi benimsiyor. Geleneksel Hollywood modeli tarzının dışına çıkarak, kolektif bir çalışma ile ekibiyle sette bir uyum yakalıyor. Loach yapımcı Rebeca O’Brien ve senarist Paul Laverty dahil sık sık aynı takım ile çalışmasından dolayı sadıklığıyla da tanınıyor.
Loach’un film yapımcılarına ve yönetmenlere 10 tavsiyesi,
1) Yozlaşmayı önle: Verimli bir takım bul.
“İnsanları soymayan yapımcılar ile birlikte çalıştığım için şanslıyım. Çok para harcamadığımızdan savurganlık da olmuyor. Böylece yapımcılar çok rahat bir şekilde her şeyi hazırlıyor. Yüksek kazançlı bir sektörde çalışıyoruz, hatta bizim seviyemizde bile kazançlar yüksek. Yüksek meblağlar işin içine girince yozlaşma daha da artıyor. Bu yüzden akıllıca davranmak gerekiyor.”
2) Çevrendeki insanları takdir et.
“Herkesinin birbirine saygı gösterdiğini düşünüyorum. Çevrendekilere işlerini yapmaları için yeterli zaman vermelisiniz. Bence insanların katkılarına değer vermek önemli. Harika insanlar ile çalışıyorum. Herhangi birisini takımımdan alsaydınız iyi işleri çıkaramazdık. Bunu onlara söylemek zorunda değilsiniz çünkü ortaya çıkardığınız işten bu zaten anlaşılıyor.”
3) En iyi takım vefa ve sadakat üzerine inşa edilir.
“Bugüne kadar iyi insanlar bulmak konusunda şanslı oldum. Çevremdeki insanlar bana sadık oldular ve ben de onlara sadık olmaya çalıştım. Böylece bir daha temel konulara tekrar tekrar değinmeden ortak bir davranış geliştiriyorsunuz. Çünkü artık birbirinizi anlamaya başlıyorsunuz ve ortak akıl geliştirmiş oluyorsunuz.”
4) Başlamadan kesin. Ve daha sonra biraz daha kesin.
“İhtiyacınız olmayan bir sürü sahne çekersiniz. Herhalde bu insanların yaptığı en büyük hatalardan biridir. Biz işe başlamadan önce bütçeyi kesmeyi deneriz. Senaryoyu kırparız ki böylece talep azalır. Her filmde olmasa da olur denilen bir iki sahne vardır. Fakat bunu önceden tahmin etmek zor. Ama zaten bu da film yapma sanatının bir parçası. Bir başka parçası ise senoryayı kırpmak. Böylece boşa vakit kaybı yaşamazsınız.”
5) Küçücük bir hikayenin bile destansı bölümünü bulun.
“Uzun zamandır Paul (Laverty) ile çalıştım ve Paul size büyük resmi veren bir mikro organizmayı bulmada usta birisi. Küçük bir şey görürsünüz ama bu küçük bir şeyin içinden daha büyük bir resmi anlarsınız. İşte buna odaklanmanız gerekir. Eğer ki küçük bir hikayeyi, ya da bir ilişkiyi veya durumu bulup dürüst bir şekilde izleyiciye aktarırsanız çok daha büyük bir resmi anlatmadan söylemenize yardımcı olur.”
6) Hikaye doğrudan ve kolay anlatılabilmeli, her ne kadar iletilmesi zor olsa da.
“Kurgu yönetirken, özellikle filmlerimizde, senaryo titizlikle yapılmıştır. Ekranda gördüğünüzün yüzde 98’i senaryoda yazılıdır. Az biraz ekleme yapılır ama onun da sanki bir doğaçlama gibi hissedilmesi önemlidir. Filmin sanki her şey önünde aniden oluyormuş gibi bir niteliğe ve görünüme sahip olması gerekir. İşte bunu deneyip becermek önemlidir.”
7) Senaryoyu aklınızda düşmanlarınız varken düzeltin.
“Her daim dikkatlice göz önünde bulundurduğunuz konu bir filmin ne söylediği, filmin altmetninin ve çıkarımının ne olduğudur. Çoğunlukla doğru olup olmadığına, kanıtlanabilir bir şey olup olmadığına veya yanlış anlamaya açık olup olmadığına kafa yorarız.
Bu tür soruların cevapları senaryoda olmalı. Eğer senaryoda sorun olursa, günün sonunda bu sorun seni bekler. Bir iki kere senaryoyu doğru bir şekilde kavrayamadık ve bu hatalar hep bizimle kaldı. Düzgün bir altmetne sahip olmak senaryonun üzerinde çalışmakla gerçekleşir. Bunu da düşmanlarınızın soracağı soruları kendinize yönelterek gerçekleştirebilirsiniz.”
8) Yazar/yönetmen ilişkisi kutsaldır.
“Paul (Laverty) yazmaya başlamadan önce hikaye hakkında çok konuşuruz. Sonra da Paul ilk taslağını yazar. Senaryonun çerçevesini yaparken, her bölüm ile ilgili konuşuruz ama yazma işlemini Paul halleder. Uzun bir süreç olan oyuncu kadrosunu seçerken Paul’un farklı zamanlarda gelip gözlemlemesini her zaman sevmişimdir. Çünkü çoğu zaman o benim göremediğim bir şeyi görür. İşte bu yüzden yazar ve yönetmen arasındaki ilişki uyumlu olmalıdır. Birbirinizi baskılamazsınız ve birbirinizin varlığından gerçekten memnun olursunuz.”
9) Hatırlayın, yazmak ve yönetmek aynı ve bir değildir.
“Eğer bir yönetmenseniz, bir yazar olmadığınızı hatırlamanız gerekir. Bugünlerde çoğu yönetmen aynı zamanda yazar olması gerektiğini düşünüyor. Bunun en büyük handikap olduğunu düşünüyorum. Eğer bir yönetmenseniz yazar değilsinizdir. Aynı şey tam tersi için de geçerli. Bu ayrımı hatırlamanız gerekir.
Hem yönetmen hem de yazar olan çok örnek yok. Bu şekilde senaryo yazanların senaryoları ya çok zayıf oluyor ya da yeterince komplike ve derin olmuyor. Yöneten bir yazar da senaryoyu çok yoğun bir hale sokuyor. Nefes almasına izin vermiyor.
Farklı vizyonlara ihtiyacınız vardır. Bunların birbiriyle benzememesi ve birbirini tamamlaması önemlidir. Senaryoda ve yönetmenlikte başka bir gözün olması gerekir.”
10) Rahatlayın.
“Sadece bir film olduğunu unutmayın. Uzun günlerde sabah 6’da kalkmak ya da kendinize olan inancı korumak en zorlu iştir. Günün sonunda doğru yapamazsanız bu dünyanın sonu olmaz. Sadece doğru yapamamış olursunuz ve bir gün sonra dersinizi öğrenmiş şekilde yolunuza devam edersiniz. Sadece bir film. Kendinizi çok ciddiye almayın.”
Çeviri: Can Berk İzmirden
Bu yazı Filmmaker Dergisi’nin Ken Loach ile gerçekleştirdiği Mart 2013 tarihli röportajından BSM tarafından çevrilmiştir.
Yorumlar