Ken Loach: İngiltere’nin İsra...
5 ay önce
5 ay önce
8 ay önce
9 ay önce
11 ay önce
Senarist Önder Çakar... Gemide ve Takva filmlerinin senaristi Önder Çakar,...
‘Nymphomaniac&... 14 Mart'ta ilk bölümü vizyona girmesi planlanan La...
Festival filmlerine ... Sinema Genel Müdürlüğü başvuruları devam eden İsta...
Martin Scorsese̵... Martin Scorsese'ın kızına yazdığı mektubu okuyucul...
2011 yılında yaşama veda eden ünlü yönetmen Ömer Lütfi Akad, Türk sinemasının ilk ustalarından biriydi. Akad, 95 yıllık ömrüne pek çok unutulmaz film sığdırdı.
Ömer Lütfi Akad, 2 Eylül 1916 yılında İstanbul’da doğar. 1938 yılında Galatasaray Lisesi’ni, 1942 yılında İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’nun maliye bölümünü bitirir.
Askerlik dönüşü, bir süre Osmanlı Bankası muhasebe bölümünde çalıştıktan sonra Lale Film şirketinin muhasebe işleriyle ilgilenir. Halkevleri’nin çeşitli tiyatro oyunlarına dekor yapar, amatör oyuncu olarak sahneye çıkar ve sahneye oyunlar koyar. Beş Sanat adlı bir edebiyat dergisi çıkarır.
1950’li yıllardan sonra özellikle üretim açısından Türkiye’de sinema bir gelişim göstermiştir, çünkü bu yıla kadar sinemamızda toplam üretilen filmlerin sayısı 50 civarındadır. Sinemanın gerçek manada kurulduğu bu dönemde birçok sinema tarihçisi tarafından “sinemacılar dönemi” başlatılır ve Tükiye’de sinema tiyatro-kökenli yönetmenlerden başta Muhsin Ertuğrul olmak üzere bağımsızlığını ilan eder. Akad bu dönemde sinemamıza yeni bir soluk getirmiş ve sinema tekniği ve diline yeni bir anlayış kazandırmış ve “sinemacılar kuşağı”nın en önemli temsilcilerinden biri olmuştur.
Bu yeni dönemin açılışını sinema tarihçileri Akad’ın Vurun Kahpeye (1949) filmi ile başlatırlar. Film zamanın ünlü yazarlarından Halide Edip Adıvar’ın hikayesinden bir uyarlamadır. Hikaye Kurtuluş Savaşı sırasında, bir Kemalist öğretmen ile fanatik imam arasındaki mücadeleyi konu etmektedir. Film büyük ilgi görmüştür. Ardından, 1950 yılında, senaryosunu da kendisinin yazdığı müzikal bir eser olan Lüküs Hayat’ın yönetmenliğini yapar Akad.
Akad’ın diğer bir filmi Kanun Namına (1952) ise kent yaşamını gerçek bir hikayeden yola çıkarak ve gerçekçi bir şekilde yansıtarak Türkiye sinema tarihinde bir kilometre taşı olur. Gerçekten de, Akad’ın, Türkiye sineması için yeni bir ifade tarzı getirdiği söylenmektedir bu filmle. Kanun Namına sıradan insanları, günlük olayların içinde ve doğal ortamları ile yansıtarak sinemada bir değişimi getirirken, sanat sinemasının bundan sonra da benimseyeceği ve kendini ticari sinemadan ayrıştıracağı gerçekçilik ve sıradan insanların gündelik hayatlarını anlatma özelliklerini de getirmiştir. Bu anlamda Akad sanat sinemasının kurucusu, öncüsü olarak da görülebilir. Bu filmle Akad ayrıca ‘polisiye türdeki kent filmleri’ furyasını da başlatmıştır. Aynı zamanda Akad bu fılmle Türk sinemasının önemli oyuncularından Ayhan Işık’ı da üne kavuşturmuştur.
1955 yılında Yaşar Kemal’in senaryosunu yazdığı Beyaz Mendil filmiyle ikinci büyük çıkışını gerçekleştirir. 1955’de, bu kez büyük usta Attila İlhan’ın senaryosunu yazdığı Yalnızlar Rıhtımı için yönetmen koltuğuna oturur. 1967 yapımı Hudutların Kanunu filminde ise Yılmaz Güney’le beraber senaryo yazarlığı da yapar. Yılmaz Güney ile bu dönemde başlayan yakın ilşkileri sonrasında da devam eder. Yılmaz Güney’in yazdığı, yönettiği ve başrolde oynadığı 1970 yılında çekilen Umut filminin ilk gösterimi Sinematek’in Mis Sokak’taki salonunda yapılır. Filmden sonra Ömer Lütfi Akad kalkar, Yılmaz Güney’i kucaklar ve şöyle der: “Bu bizim ilk gerçekçi filmimizdir.”
Ömer Lütfi Akad Türkiye’de 1960’lı yıllarda Sinematek Derneği ve Halit Refiğ ile Metin Erksan’ın başını çektiği Ulusal Sinemacılar arasındaki tartışmaların da büyük ölçüde dışında kalmayı başarır. Başlangıçta Sinematek Derneğinin Yeni Sinema dergisinin Türk sinemasıyla ilgili açtığı bir soruşturmaya diğer yönetmenlerle birlikte katılmayacağını açıklasa da derneğe karşı tavır almamıştır. Zaten dernek ve Yeni Sinema dergisi tarafndan da Akad’a Yılmaz Güney ile birlikte Türkiye’de sinemanın gerçekçi yönetmenleri olarak büyük değer verilmiştir.
Ömer Lütfi Akad’ın önemli eserleri arasında 1970′li yıllarda çok önemli bir üçleme de yer almaktadır. Bu üç film, Gelin (1973), Düğün (1975), ve Diyet (1975) şehre göç eden köylülerin şehir merkezinde yaşadıkları travmalara odaklanmıştır. Akad bu filmlerle iç göç sorununa yeni, güçlü bir yaklaşım getirir.
Akad, birçok belgesel ve televizyon filmine de imza atmıştır. Topuz, Ferman, Bir Ceza Avukatının Anıları, Dört Mevsim İstanbul usta yönetmenin imzasının bulunduğu televizyon filmlerindendir. Yönetmenin bir de, Türk sinemasının önemli süreçlerini anlattığı Işıkla Karanlık Arasında adlı deneme kitabı vardır.
Usta yönetmen 20 yılı aşkın bir süre, Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-Televizyon Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmıştır.
Ömer Lütfi Akad Türk sinemasında tiyatro geleneğinden sinema tekniğine geçişi başlatmıştır. Türk sineması tarihinde ‘Muhsin Ertuğrul’dan sonraki sinemacılar dönemi’ olarak adlandırılan dönemin kuşkusuz en önemli, en üretken ve en unutulmaz yönetmenlerindendir. Akad her zaman gerçekçi, güçlü ve kişisel eserler üreterek Türkiye’de sinemanın en büyük kurucularından birisi olarak görülmeyi kesinle haketmektedir.
Ödülleri
1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi 2. Dram Filmi Ödülü, ‘Hudutların Kanunu’
1968 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi 2. Film Ödülü, ‘Vesikalı Yarim’
1974 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yönetmen, ‘Düğün’