‘Kutsal değerler’le dalga geçmek
Brian’ın Yaşamı (1979) – Terry Jones
Politik komedi ve taşlama beyazperdede hep önemli bir yere sahip oldu. Sinemanın çocukluk yıllarında Sovyetler Birliği’nde iktidarı yeni yitirmiş egemenleri tefe koyan filmler çekilirken; kapitalist ABD’de Charlie Chaplin aynı şeyi ezilenlerin cephesinden yapıyordu. Zamanla sinema popüler bir eğlenceye dönüşüp metalaştıkça, politik içerik de sulandı ve komedi janrı sinemanın en “suya sabuna dokunmayan” kısımlarından biri haline geldi. Belki de bunun sebebi kapitalizmin artık kimseye komik gelmeyecek kadar çirkinleşmiş olması ve insanların büyük bölümünün içten bir kahkaha atabilmek için ondan olabildiğince uzaklaşmak zorunda olmasıydı. Yine de, sermaye düzeni tabular üretmeksizin var olamazdı ve onun kutsallarını alaya almak Chaplin’in Büyük Diktatör’ünden bu yana hem eğlendirici, hem ilerletici oldu.
Bu hafta DVD Rafları’nda ele alacağımız, İngiltere’nin ünlü komedi ekiplerinden Monty Python’un kolektif emeğinin ürünü olan Brian’ın Yaşamı tam olarak bunu yapıyor ve gerek İsa, gerekse çekildiği dönemin siyasi meseleleriyle ilk bakışta göründüğünden çok daha derin esprilerle dalgasını geçiyor. Yine de baştan uyarmakta fayda var: İngiliz mizahı, kimileri için çok eğlenceli olmakla beraber, fazlasıyla uzatılan ve zaman zaman çok “soğuk” esprilere dayanır.
‘Emperyalist Roma’
Brian, Roma egemenliği altındaki Filistin’de İsa ile aynı günde doğmuş bir çocuktur. Tuhaf tesadüfler sonucunda önce Filistin’i “emperyalist Roma”nın işgalinden kurtarmak isteyen çok sayıda devrimci demokrat örgütten birine üye olur, ardından da Yahudi halkının arayıp arayıp bir türlü bulamadığı Mesih zannedilir. Monty Python ekibinin tüm filmlerinde olduğu gibi, bütün bunlar tek ve bütünlüklü bir senaryodan ziyade birbirini takip eden skeçler ile anlatılır. Zaten senaryo da, mantıklı bir izlek takip etmek yerine, taşlamaların yapılacağı durumları üretmek için kurgulanır. Örneğin Brian’ın örgüte kabul edildiği sahnede örgüt üyeleri Roma emperyalizminin sembolü olan arenada oturmakta ve diğer anti-emperyalist örgütlerle aralarındaki derin ideolojik farklılıklar üzerine tartışmaktadır. Bu sırada Roma yemişleri satarak geçinmeye çalışan ama Romalılardan nefret eden Brian örgüte katılmak istediğini söyler. Bunun üzerine ona kendisini ispatlaması için geceleyin kent meydanında “Romalılar defolun” yazılaması yapmasını isterler. Brian yazılama sırasında lejyonerlere enselenir, ancak hapse atılmak yerine bir Latince gramer dersi alır.
Her şeyle dalga geçilir mi?
Film bu ve benzeri yüzlerce esprinin uç uca eklenmiş halidir. Zenginlik içinde yüzen işgalcilerin akıl yoksunu kibiri, devrimci hareket içindeki türlü tuhaflık ve döneklikler, cahil halkın din merakı ve küçük hesaplara dayalı çıkarcılığının tümü üstünde tepine tepine dalga geçilecek birer malzemedir.
Her şeyin bu denli hoyratça espri konusu yapılmasını yanlış bulanlar olabilir. Film ilk gösterime girdiğinde, dini değerleri acımasızca alaya aldığı için pek çok ülkede (örneğin Norveç’te) yasaklanmıştı. Bizde ise yaygın biçimde izlenmesi durumunda pek çok solcu tarafından “bizimle ne hakla böyle dalga geçer?” şeklinde nefret edilecektir. Olsun; izleyicide güçlü bir duygu uyandıran eser başarılıdır. Dahası, 70’lerin son tahlilde mutlak biçimde başarısız olmuş olan devrimci hareketinin ülkemizde pek çok solcunun gözünde halen nasıl tabu olduğu düşünülürse, o dönemin anlamsız fraksiyon kavgaları ile acımasızca da olsa dalga geçilmesi kanımca faydalı olacaktır.
Nevzat Evrim Önal
(36)